
Hukuk sisteminde vekalet ilişkisi, taraflar arasında güven esasına dayalı olarak kurulan bir hukuki bağdır. Vekil, temsil ettiği kişinin (müvekkil) çıkarlarını gözetmek, talimatlarına uygun hareket etmek ve üstlendiği görevi özenle yerine getirmekle yükümlüdür. Ancak bazı durumlarda vekil, bu görevini kötüye kullanarak müvekkiline zarar verebilir. İşte bu tür durumlar, hukuki açıdan “vekalet görevinin kötüye kullanılması” olarak değerlendirilir ve çeşitli hukuki yaptırımlara tabi olabilir. Bu ihlaller hem ceza hukuku hem de özel hukuk bağlamında ele alınabilir.
Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Nedir?
Vekalet sözleşmesi, vekilin müvekkil adına ve hesabına hukuki işlemler yapmasını sağlayan bir sözleşme türüdür. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 502. maddesine göre vekil, vekalet sözleşmesi kapsamında müvekkilinin çıkarlarını gözetmek ve ona karşı sadakat ve özen borcuna uygun hareket etmekle yükümlüdür. Ancak bazı durumlarda vekil, yetkisini kötüye kullanarak müvekkiline zarar verebilir. İşte bu durum, hukuki açıdan vekalet görevinin kötüye kullanılması olarak nitelendirilir.
Vekalet görevinin kötüye kullanılması, genellikle vekilin müvekkilin talimatlarına aykırı hareket etmesi, mal varlığını kötü niyetli şekilde yönetmesi veya kişisel menfaat elde etmek amacıyla yetkisini aşması gibi durumları kapsar. Örneğin, bir avukatın müvekkilinden aldığı parayı kendi şahsi menfaatleri doğrultusunda kullanması ya da bir emlak danışmanının müvekkili adına satın alması gereken bir gayrimenkulü kendi üzerine geçirmesi bu kapsama girer.
Bu tür eylemler, yalnızca vekalet sözleşmesinden doğan bir ihlal olarak değerlendirilmez; aynı zamanda ceza hukuku kapsamında da dolandırıcılık veya güveni kötüye kullanma suçlarını oluşturabilir. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 155. maddesi, başkasının malını koruma veya yönetme yetkisi bulunan bir kişinin, bu yetkiyi kötüye kullanması halinde cezai yaptırımlar uygulanacağını düzenlemektedir.
Vekilin Borç ve Yükümlülükleri
Vekalet sözleşmesi kapsamında vekilin en temel sorumlulukları, müvekkilinin çıkarlarını gözetmek, verilen talimatlara uygun hareket etmek ve üstlendiği görevi sadakat ve özenle yerine getirmektir. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) bu yükümlülükler detaylı olarak düzenlenmiştir. Vekil, müvekkiline karşı hukuki ve mali sorumluluk taşır ve bu yükümlülüklere aykırı davranması durumunda hem hukuki hem de cezai yaptırımlarla karşılaşabilir.
1. Sadakat Borcu
Vekilin en önemli yükümlülüklerinden biri sadakat borcudur. TBK’nın 506. maddesine göre vekil, müvekkiline zarar verecek her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır. Vekil, müvekkilinin menfaatlerini kendi menfaatlerinin önüne koymalı ve hiçbir şekilde kişisel çıkar elde etme amacıyla hareket etmemelidir. Örneğin, müvekkiline ait ticari sırları üçüncü kişilerle paylaşması veya müvekkil aleyhine rakip bir firma ile iş birliği yapması sadakat borcunun ihlalidir.
2. Özen Borcu
Vekilin bir diğer yükümlülüğü de özen borcudur. TBK’nın 506. maddesinde belirtildiği üzere vekil, işini müvekkilinin talimatlarına ve hukuka uygun şekilde yürütmekle yükümlüdür. Özen borcunun ihlali, vekilin dikkatsiz veya kusurlu davranışları nedeniyle müvekkiline zarar vermesi durumunda ortaya çıkar. Örneğin, bir avukatın dava açarken usul kurallarına uymaması nedeniyle davanın kaybedilmesi ya da bir mali danışmanın yanlış yatırım önerileri sunarak müvekkilinin maddi zarara uğraması özen borcunun ihlaline örnek teşkil eder.
3. Talimatlara Uygun Hareket Etme Yükümlülüğü
Vekil, müvekkilinin açık talimatlarına uymakla yükümlüdür. Ancak TBK 504. maddeye göre müvekkilin talimatlarının hukuka aykırı olması durumunda vekil, bu talimatları yerine getirmek zorunda değildir. Örneğin, müvekkilinin hileli bir işlem yapmasını isteyen bir iş insanının vekili olan muhasebeci, hukuka aykırı bu işlemi yapmaktan kaçınmalıdır.
4. Hesap Verme Yükümlülüğü
TBK 508. madde gereği vekil, müvekkiline yaptığı işlemler hakkında hesap vermek zorundadır. Özellikle vekilin maddi bir işlem gerçekleştirmesi durumunda, harcamalarını belgelemek ve müvekkiline düzenli rapor sunmak zorundadır.
5. Zararın Tazmini Yükümlülüğü
Vekil, yükümlülüklerini yerine getirmez veya ihmal ederse müvekkiline verdiği zararı tazmin etmek zorundadır. Örneğin, bir emlak vekilinin müvekkiline ait gayrimenkulü, piyasa değerinin çok altında bir fiyata satması veya müvekkilin talebi dışında devretmesi durumunda, müvekkil vekilden zararını karşılamasını talep edebilir.
Vekil, yukarıda belirtilen yükümlülüklere uymazsa vekalet görevinin kötüye kullanılması kapsamında hukuki ve cezai sorumluluk doğabilir.
Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Halinde Zamanaşımı
Vekalet görevinin kötüye kullanılması durumunda, müvekkilin vekile karşı hukuki ve cezai yollara başvurabilmesi için belirli bir zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Zamanaşımı süresi, olayın niteliğine ve açılacak davanın türüne göre değişiklik göstermektedir.
1. Hukuki Sorumluluk ve Zamanaşımı
Vekil, müvekkiline karşı vekalet sözleşmesinden doğan borçlarını yerine getirmediğinde, müvekkil tazminat davası açabilir. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 147. maddesine göre sözleşmeden doğan alacaklar için zamanaşımı süresi 10 yıldır. Bu süre, vekilin yükümlülüğünü ihlal ettiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Ancak vekilin kötü niyetli veya hileli işlemleri söz konusu olduğunda, TBK 49 ve devamı maddeleri kapsamında haksız fiil hükümleri devreye girer. Haksız fiillerde zamanaşımı süresi, TBK 72. maddeye göre:
- Zarar görenin zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl,
- Her hâlükârda fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıldır.
Eğer vekilin eylemi aynı zamanda bir suç teşkil ediyorsa ve ilgili ceza kanununda daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmüşse bu süre geçerli olur.
2. Cezai Sorumluluk ve Zamanaşımı
Vekalet görevinin kötüye kullanılması, bazı durumlarda ceza hukuku kapsamında suç olarak değerlendirilebilir. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 155. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçu, vekilin müvekkilin malvarlığı üzerindeki yetkisini kötüye kullanması hâlinde uygulanır. Bu suç için öngörülen ceza, mağduriyetin derecesine bağlı olarak değişebilir.
Ceza zamanaşımı süresi, TCK 66. maddeye göre suçun niteliğine göre belirlenir. Güveni kötüye kullanma suçu için:
- Basit hali için öngörülen ceza 1 yıldan 5 yıla kadar hapis olduğundan, bu suç için zamanaşımı süresi 8 yıldır.
- Nitelikli hali (örneğin, kamu görevlisi tarafından işlenmesi veya meslek icabı güven ilişkisine dayanması) için ceza süresi arttığında, zamanaşımı süresi 15 yıla kadar çıkabilir.
Eğer vekilin eylemi dolandırıcılık veya başka bir ağır suç kapsamında değerlendiriliyorsa o suçun zamanaşımı süresi uygulanır.
3. Zamanaşımı Süresinin Başlangıcı ve Kesilmesi
Zamanaşımı süresi genellikle hukuka aykırı fiilin işlendiği tarihte başlar. Ancak bazı durumlarda müvekkil, vekilin kötüye kullandığı yetkiyi çok daha sonra öğrenebilir. Bu gibi durumlarda zamanaşımı süresi, mağdurun fiili öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Ayrıca zamanaşımı süresi, vekile yapılan ihtarname, dava açılması veya icra takibi gibi işlemlerle kesilebilir. Zamanaşımı süresi kesildiğinde, yeniden baştan işlemeye başlar.
Özetle, vekalet görevinin kötüye kullanılması durumunda hukuki ve cezai yollar farklı zamanaşımı sürelerine tabi olup, sürenin başlangıcı olayın fark edilme tarihine göre değişebilir.
Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Halinde İspat
Vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasında, davacı konumundaki müvekkilin iddiasını mahkemede somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Hukuk yargılamasında ispat yükü, genel olarak iddiada bulunan tarafa aittir. Bu nedenle vekilin yükümlülüklerini ihlal ettiğini, kötü niyetle hareket ettiğini veya müvekkile zarar verdiğini ispat etmek, müvekkilin sorumluluğundadır.
1. İspat Yükü
Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 502. ve devamı maddeleri uyarınca, vekil müvekkiline karşı özen ve sadakatle hareket etmek zorundadır. Eğer müvekkil, vekilin bu yükümlülükleri ihlal ettiğini iddia ediyorsa, bu durumu yazılı belgeler, tanık beyanları ve mali kayıtlarla ispat etmelidir.
Yargıtay kararlarına göre, vekalet görevinin kötüye kullanılması davalarında ispat yükü şu şekildedir:
- Müvekkil, vekilin talimatlara aykırı hareket ettiğini ve bundan dolayı zarara uğradığını ispat etmelidir.
- Vekil, eylemlerinin hukuka uygun olduğunu ve müvekkilin menfaatine hareket ettiğini göstermekle yükümlüdür.
2. Delil Türleri
Vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasını desteklemek için aşağıdaki deliller kullanılabilir:
- Yazılı Belgeler: Vekalet sözleşmesi, vekilin yaptığı işlemlerle ilgili belgeler, banka hesap dökümleri, dekontlar, faturalar ve diğer mali kayıtlar en güçlü deliller arasındadır. Örneğin, bir avukatın müvekkiline ait tazminat ödemesini kendi hesabına geçirdiğine dair banka dekontu güçlü bir delildir.
- Tanık Beyanları: Vekil ve müvekkil arasındaki anlaşmazlıkta, üçüncü şahısların tanıklıkları delil olarak kullanılabilir. Örneğin, bir müteahhitin vekili olan bir kişinin, müvekkilinin onayı olmadan bir taşınmazı sattığını bilen başka kişiler varsa onların beyanları mahkemede dikkate alınabilir.
- Bilirkişi Raporları: Eğer vekilin işlemleri mali bir zarar doğurduysa mahkeme bilirkişi tayin ederek zararın hesaplanmasını isteyebilir. Özellikle muhasebe kayıtları incelenerek müvekkilin uğradığı zarar belirlenir.
- Elektronik Deliller: E-posta yazışmaları, mesajlaşma kayıtları ve vekilin müvekkiliyle olan dijital iletişimi de delil olarak kullanılabilir. Özellikle vekilin kötü niyetli bir işlem yaptığını gösteren mesajlaşmalar önemli bir kanıt olabilir.
3. Hukuki Dayanaklar ve Mahkeme Uygulamaları
Türk Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi, iddiada bulunan tarafın iddiasını ispatla yükümlü olduğunu düzenler. Bu kapsamda vekalet görevinin kötüye kullanıldığını iddia eden müvekkilin, bunu mahkemeye somut kanıtlarla sunması gerekir.
Mahkemeler, özellikle vekilin müvekkiline karşı hesap verme yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini de değerlendirir. TBK 508. maddeye göre vekil, müvekkiline karşı şeffaf bir şekilde hesap vermek zorundadır. Bu yükümlülüğün ihlali halinde, vekilin kötüye kullanımının varlığı daha kolay kabul edilebilir.
Özetle, vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasında yazılı belgeler, tanıklar, bilirkişi raporları ve dijital deliller önemli rol oynar. Mahkeme, tüm bu delilleri değerlendirerek vekilin yükümlülüklerini ihlal edip etmediğine karar verir.

Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Yargıtay Kararları
Aşağıda yer alan Yargıtay kararı, https://karararama.yargitay.gov.tr/ adresinden alınmıştır.
1. Hukuk Dairesi 2021/1713 E., 2021/4815 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ: ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL – TAZMİNAT
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Asıl ve birleştirilen dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, mirasbırakan …’nin maliki olduğu 543 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını aslında dava dışı kızı …ye hibe ettiğini ancak bunu gizlemek amacıyla davalı damadı …’ya verdiği vekaletname ile taşınmazın diğer davalı …’e satış suretiyle temlik edildiğini, işlemin muvazaalı olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, ıslahla olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerinin kanıtlanamadığı gerekçesi ile Ahalet bakımından davanın reddine, davalı … yönünden ise satış bedelinin mirasbırakana ödendiği ispat edilemediğinden tazminat isteğinin kısmen kabulüne dair verilen kararın her iki tarafça temyizi üzerine Dairece, “…vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası bakımından davacılar tarafından miras payı oranında açılan davanın dinlenemeyeceğinin gözetilmesi, muris muvazaası hukuksal nedeniyle miras payı oranında istekte bulunulabileceğinden bu iddia bakımından belirtilen ilkeler uyarınca inceleme yapılması, toplanan ve toplanacak deliller doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde asıl ve birleştirilen davalarda vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayanılarak pay oranında dava açılamayacağı, muris muvazaası hukuki nedeninin ise ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi …in raporu okundu, açıklamaları dinlendi. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle davanın vekalet görevinin kötüye kullanılması ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olması, vekalet görevinin kötüye kullanılması yönünden talebin usulden reddedilip muris muvazaası şartlarının bulunmaması sebebi gözetilerek davanın reddinin doğru olmasına göre; davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Berre Olcay, 2015-2020 yılları arasında Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Hukuk Lisans eğitimini tamamlamıştır. 2018-2019 yılları arasında İstanbul Barosu tarafından düzenlenen Yasal İngilizce ve Terminoloji Sertifika Programı’na katılarak, yedi ay süren eğitim sonunda sertifikasını almıştır. 2016 yılında İrlanda’da bulunan EF Executive Language Institute’da İngilizce dil yeteneklerini geliştirmiş ve C1 seviyesinde İngilizce sertifikası almıştır. İstanbul ve Bursa’da faaliyet gösteren Berre Olcay hem yerli hem de yabancı müvekkillere yönelik kapsamlı çözümler sunmaktadır.